Ayının ataları insanlardan önce yeryüzünde yaşıyordu. 20 milyon yıl önce, köpekler kadar büyük, uzun kuyruklu ilk “protoayılar” ortaya çıktı. Daha sonra – Buzul Çağı sırasında – 250 bin yıl önce, mağara ayıları ve boz ayının doğrudan ataları yavaş yavaş Asya’dan Avrupa’ya geldi. Mağaralarda yaşayan ayıların nesli 10 bin yıl önce tükendi, ancak izleri bugüne kadar kaldı – kemikler, dişler veya pençeler. Tarih öncesi insan onları sadece etleri için avlamadı, aynı zamanda kürklerini ve kemiklerini silah veya alet olarak kullanmayı da başardı. Mağaraların duvarlarına hayvanlar çizdiler ve onlara saygı duydular. Bu kayıtlar avın başarısı için yapılan törensel bir ritüel gibiydi. Sibirya veya Kuzey Amerika’daki birçok ilkel kabile, ayıya büyük saygı gösterdi. Mızrakla, okla ya da bıçakla öldürmek büyük bir beceri ve cesaret gerektiriyordu. Arka ayakları üzerinde durabilmesi, insanlara benzeyen ayak izleri ve bazı özellikleri onlara insanı hatırlatıyordu. Ona koruyucu olarak tapındılar. Bazı kabilelere göre insan ırkının atasıydı. Sık sık şamanik şifa yetenekleriyle ilişkilendirilirdi. Savaşta cesaretin bir işareti olarak koruyucu bir muska içinde pençeler veya dişler takılırdı. Ona kardeşleri diyorlardı ve onu öldürmek zorunda kaldıklarında, ayı ruhundan af dilemek için önceden bir ritüel dansı yaparlardı. Kanada Kızılderilileri onu totem direklerinde kutsal hayvanlardan biri olarak tasvir ediyorlardı. Çeşitli toplumların inanç ve hikâyelerinde ayı bir tür tanrı, ata veya totem olarak ya da eş, koca veya çocuk gibi yer almıştır. Amerika kıtasında özellikle Kuzey Amerika yerlilerinde, Fin-Ugor toplumlarında ayı çeşitli özellikleriyle önemli kabul edilmektedir. Asya mitolojilerinde insana benzetilen ayı, Yunan mitolojisinde Artemis ile ilişkilendirilirken, İskandinav mitlerinde Odin’in bazen bir ayı olarak tasvir edildiği ve Berserker olarak bilinen isyancı askerlerin ayı postuna büründükleri bilinmektedir. Ayı, mitik tasavvurlarda, Ay ile ilişkili olarak düşünülmüştür. Ayının kış uykusu ve buna bağlı olarak mevsimsel bir şekilde bir görünüp bir kaybolması ile Ay’ın görünüp kaybolması arasında mitolojik anlamda bir ilişki kurulmuştur. Ayı, Ay’ın bir tür sembol hayvanı olarak düşünülmektedir. Bu benzetme özellikle Sibirya coğrafyasında yaşayan halklarda görülmektedir.
Birçok kültür ve mitolojik sistemde bir kült teşkil eden ve ilahi bir tezahür olarak kabul edilip ritüellere konu olan ayı, bazı diğer hayvanlar gibi, Türk mitik düşünce ve tasavvurunda da sıklıkla görülmektedir. Türk boylarının yaşadığı yerlerde yaşayan ve üstün yetenekleriyle dikkat çeken hayvanlar da insanların düşünce biçimlerinde ve inançlarında yansımasını bulmuştur. Bu hayvan bazen kurt, bazen kartal, bazen de at olmuştur. Bu açıdan Türklerin yaşadığı yerlerde sıklıkla karşılaştıkları hayvanlar onların inanç sistemlerinde bir külte dönüşecek kadar ileri aşamaya ulaşmıştır. Türk mitik düşüncesinde bu şekilde bir kült oluşturabilen bir diğer hayvan da ayı olmuştur. Türk mitolojisiyle ilgili kaynaklarda ayı ile ilgili çeşitli görüşler yer almaktadır.
“Tracing the Bear Myth in Northeast Asia (Kuzey-Doğu Asya’da Ayı Mitini İzlemek)” adlı makalesinde, Kuzey Doğu Asya’daki ayı kültüyle ilgili bilgi veren Juha Janhunen, tüm kuzey bölgesinde bu hayvanın, hayvanların efendisi olarak diğer vahşi hayvanlardan farklı bir saygı gördüğünden bahseder. Janhunen’e göre bu durum, ayının insana benzeyen kimi özelliklere sahip olmasıyla ilgilidir (Janhunen, 2003: 1).Orhan Hançerlioğlu, “Dünya İnançları Sözlüğü” adlı kitabında ayı ile ilgili olarak; “İçinde kutsal bir varlığın bulunduğuna inanılan hayvan” ifadesine yer verir. Hançerlioğlu’nun verdiği bilgiye göre, ilkel topluluklar ayıyı insana benzetmiş ve insan soyundan kabul etmiştir. Çeşitli mitolo jilerde “ayı-tanrı” ve “ayı-tanrıçalar”ın bulunduğunu belirten Hançerlioğlu, ayıya tapınma hakkında da bilgi verir. Hançerlioğlu’na göre; eski Türklerin şamanist düşünce sisteminde ayı kutsal bir hayvandır ve orman ile ilişkili düşünülmüştür. Kıpçaklar ayıya “baba” anlamına gelen hitaplar kullanmışlar ve ormana girdiklerinde ayının adını anmamışlardır (Hançerlioğlu, 2010: 68).
Fuzuli Bayat, “Türk Mitolojik Sistemi-II” adlı eserinde, orman kültünden bahsettiği bölümde ayı ile ilgili bilgi verir. Bu bölümde yer alan bilgilere göre Altay, Sayan ve Sibirya Türklerinde ayı, ormanın hamisi olarak görülmektedir. Ayının Türk olmayan Sibirya halklarında da orman ruhu olarak görülmesini bu varlığın genel anlamda “orman ruhu / hamisi” işlevini üstlenmiş olabileceğinin bir işareti olarak kabul eder. Bayat’ın verdiği diğer bilgilere göre şaman kıyafetlerinin ayı postu veya ayı tasviri olarak simgelenmesi ve şaman anlatılarında şamanların ayıya dönüşüp düşmanları ile savaşmasını, bu hayvanın bahsi geçen toplumların kültürlerinde özel bir yere sahip olması olarak
yorumlar. Bayat, ormanlık bölgelerde yaşayan toplumların ve avcı-toplayıcı olan Türk boylarında ayının adının söylenmesinin yasak olduğu bilgisini verir ve Altay, Sayan Türklerinin ayıyı ata, baba, ana ve kardeş anlamlarına
gelen kelimelerle adlandırdığını ifade eder (Bayat, 2012: 170-171). Janhunen de yukarıda ismini andığımız makalesinde, ayının isminin anılmamasının tabuyla ilgili olduğunu ifade eder. Ayının insanla gösterdiği benzerliklerin
yanında, insanların dilini anlayabildiğine yönelik inançlar da ayının isminin anılmamasında etkilidir (Janhunen, 2003: 3). Benzer bir bilgiyi Dyrenkova da vermektedir. Dyrenkova’nın “Bear Worship Among Turkish Tribes
of Siberia (Sibirya’daki Türk Boyları Arasında Ayıya Tapma)” adlı bildirisinde verdiği bilgiye göre, Sibirya’da yaşayan Türk boylarında ayı avı esnasında ayının adı veya ayıyı çağrıştıran kelimeler söylenmez. Dyrenkova’nın
ismini andığımız bildirisinde verdiği bir diğer kayıtta, Şaman dualarında ve kozmolojik mitlerde ayının yaratıcısının Erlik olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Erlik mitlerde bir insanı ayıya dönüştürür. Sibirya’da yaşayan Türk
boylarının bazı mitlerine göre Erlik ata olarak anılır ve bu bağlamda ayı ile özdeştir. Ayıyla ilgili bir mitte de Erlik’e dönüşmek isteyen bir adamın çeşitli sebeplerden ayıya benzeyen bir yaratığa dönüştüğü görülür. Dyrenkova, konuyla ilgili olarak, Sibirya’daki Türk boylarının anlatmalarında genel olarak ayıyla birlikte yaşayan kadınların, ayıya dönüşen insanların, insanın atası olarak ayının ve ayı öldürüldükten sonra uygulanan ritüellerin yer aldığını da bildirmektedir (Dyrenkova, 1930: 414, 430, 434).
Diğer taraftan ayının ekolojik sistemde önemli bir rol oynadığı ve bu rolün çeşitli inançlara ve efsanelere yansıdığı da görülmektedir. Bir Yakut efsanesinde iki yüz ayı öldürmüş bir avcı iki ayı daha öldürür. Avcının karısı, kendisine, bu ayıları öldürmeseydi yaşamaya devam edebileceğini söyler.(Duranlı, 2004: 443-444). Burada ekolojik olarak ayı bir denge unsuru şeklinde görülebilir. Sibirya toplumlarının yaşantısında bir av hayvanı olarak da önemli olan ayı, her avcı tarafından belli bir sayıda avlanabilmektedir. Bu sayının aşılmaması ekolojik denge açısından önemlidir. Bu efsanede avcının bu sayıyı aşmasının ölümüne sebep olduğunun düşünülmesi belli bir inancın etkisidir.
Ayının çeşitli toplumların mitlerinde ve Türk dünyasında bir kült haline dönüşmüş olduğunu söylemek mümkündür. Türk mitik düşünce sisteminde av ritüellerinde yer alan ve isminin söylenmesi bir tür tabu olarak görülen ayı, insanla
yakından ilişkili ve insana çok benzeyen, insandan dönüşmüş, kadınlarla ilişkiye girebilen bir hayvan olarak kabul edilmiştir. Ormanın ruhu veya ormanın tanrısı olarak kabul edilmesiyle orman kültünün de merkezindeki unsurlardan biri olduğunu düşünebileceğimiz ayı, şamanist düşünce sisteminde şamanın göğe veya yeraltına yolculuklarında yardımcı ruh olarak kabul edilmiş, kimi bölge lerde şamanların giysileri ayıyı temsil etmiştir. Birçok toplumun mitik düşüncesinde olduğu gibi, Türk mitik tasavvurlarında da Ay ile ilişkilendirilen ayı sıklıkla insan soyunun türediği bir ata veya baba olarak görülmüş; çeşitli Türk boylarında akrabalık bildiren adlarla anılmıştır. İslamiyet öncesi
mitik düşünce ve tasavvurlarda büyük ölçüde olumlu özellikler atfedilen ayıya, İslamiyet ile birlikte bazı olumsuz özellikler yüklenerek tapınma unsuru olmaktan uzak tutulmuştur.